Disiplin Sanatlarının (BUDO) en önemli tarafı, insan karakterinin yapılanması, olgunlaşması ve sağlamlaşmasındaki şüphe götürmez katkılarıdır. Karşısındaki insan düşmanı dahi olsa, ona saygı duyacak kişiliğe sahip olabilmektir önemli olan. Bunun için, kişinin kendi özünü her türlü korku ve zayıflıktan arındırarak, saf kişiliğine ulaşabilmesi, BUDO’nun nihai amacıdır. Beynin sadece neokorteks kısmına hitabeden günümüz öğretim sistemleriyle sınırlı kalarak bu amaca ulaşmak çok da mümkün değildir. Hedef, kılıçları kınında tutarak zaferi elde edebilecek olgunluk ve dinginliğe sahip bir kişilik kazanmaktır.

BUDO, zihni olgunlaştırır ve bir demircinin demirini döverek ona şekil ve keskinlik kazandırması misali karakteri güçlendirir. Disiplin Sanatlarının insan gelişimine katkıları fiziksel ve zihinsel, somut ve soyut, görünen ve saklı olan şeklinde kartezyen [Descartes] düşünce yapısına uygun olarak iki yönlü gibi algılansa da, Doğu düşünce sisteminde bunların birbirinden keskin çizgilerle ayrıldığını düşünmek çok da doğru bir yaklaşım sayılmaz. Kişi, çalışma esnasında fiziksel olarak bedenini güçlendirir, yapılandırır, eğitir ve disipline ederken, eşzamanlı olarak zihinsel anlamda da aynı çalışmaları ve süreçleri yaşar. Bir buz dağının su altındaki kısmı örneğinde olduğu gibi, esas unsur görünmeyen taraftır.

Çalışmalar esnasında, iskelet, kas, bağ ve lif dokusu güçlenirken, zihinsel olarak da, zamanında ve yerinde, hızlı ve amaca yönelik doğru kararları verebilme, zihnini ve bedenini doğru sevk edebilme becerisi gelişir. Elbette bu noktada en önemli konu, kişiye « mücadele ruhunu » aşılayacak, « korkularının üstüne gitmesini sağlayacak », zorluklar karşısında « pes etmesine engel olacak » bir pedagojik yaklaşımdır.

Bu pedagojik yaklaşım, geleneksel Japon Disiplin Sanatlarının temelini teşkil eder. « Yaptığın iş ne olursa olsun, bugün yaptığın işi, dün yaptığından daha iyi yapmak için yaşa », « bugünün farkında ol ve bugünü daha güzel yarınlar oluşturmak için iyi kullan »… bunlar, Japon Disiplin Sanatları – BUDO’nun filizlendiği Japon Kültürü’nün temel düşünce yapısını oluşturur : korkma, farkında ol, hızlı ve yerinde doğru karar ver, tereddütsüz uygula ve en önemlisi saygı göster.

Şüphesiz bu kavramlar, kişilik gelişiminde asla vazgeçilemeyecek temel konulardır. Bu sebeple, Kendo ve Judo gibi Disiplin Sanatları, Japon Ulusal Eğitim Müfredatının temelinde yer alan disiplinler arasındadır. Japonya’da çocuklar, bizzat aileleri tarafından, henüz 6-7 yaşlarında bu disiplinlerle tanıştırılır ve ömürlerinin sonuna kadar bu yolda bedenlerini ve ruhlarını eğitmeyi sürdürürler.

Anneler babalar çocukları uğruna utanmayı bile unuturlar.

Japon Savaş Sanatı, Thomas Cleary

İlkokul yıllarından başlayarak, insan ömrünün sonuna kadar süren bir müfredattır söz konusu olan. Birçok sosyolog, iktisatçı ve ekonomist bilim insanı, Japonların 2. Dünya Savaşı sonrasında yaşadıkları büyük yıkım ve yıllar süren işgal döneminin ardından, 20 yıl gibi kısa bir sürede, dünyanın önde gelen ekonomilerine kafa tutacak derecede büyüyebilmelerini bu « saygı ve mücadele ruhlarına » bağlamaktadır. Bu sebeple, bu disiplinler ve aktarım gelenekleri nesilden nesile aktarılmaya ve geleneksel halleriyle çalışılmaya devam etmektedir.

Dahası, Japonya’da yüksek mevkilere sahip kamu ve özel sektör yöneticilerinin katıldıkları, sabah erken saatlerde gerçekleştirilen özel çalışmalar vardır. İş yaşantılarında, günün her anında, kendilerinden kritik ve hayati öneme sahip kararlar vermeleri beklenen sorumluluk sahibi bu kişiler, günün ilk ışıklarıyla birlikte kendi ruhlarını eğiterek zorlu bir güne hazırlanırlar... ve bunu her sabah yaparlar.

Japon Kültürü’nün bu özelliğini keşfeden batılı uygarlıklar, özellikle 1950’li yılların başından itibaren bu yaşam tarzını ve geleneksel aktarımı, kendi uluslarına ve özellikle de uluslarının yarınlarını oluşturacak çocuklarına, bu eğitim anlayışını ve yaşam tarzını aşılamak yolunda çok önemli girişimlerde bulunmuş ve başarılı da olmuşlardır. Dünya’nın önde gelen ekonomilerini oluşturan ülkelerin uluslararası alanlarda, Kendo, İaido, Aikido, Judo, vs. gibi disiplinlerde başarılı olmalarının sırrı, oluşturdukları altyapılarda saklıdır. Fransa, ABD, Kanada, İngiltere, Almanya, İtalya ve Avustralya gibi ülkelerde son derece rehavet gören bu Disiplinler ve özellikle de çocuk derslerinin önemi, ne yazık ki ülkemizde son zamanlarda ancak yeni yeni anlaşılmaya başlanmıştır.

Yukarıda ifade edilen ülkelerde, çocuklar, gençler, liseler arası, üniversiteler arası, kulüpler arası ulusal ve kimi disiplinlerde uluslararası ligler ve turnuvalar düzenlenmesine karşın, ne yazık ki ülkemiz, bu tür prestijli organizasyonlara katılacak potansiyele sahip olmak adına hiçbir altyapıya sahip değildir.